› Forumlar › Su Kirliliği › Topluma Temiz Ve Güvenilir İçme Ve Kullanma Suyu Sağlama
- Bu konu 0 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son 1 yıl 5 ay önce
suhijyeni tarafından güncellenmiştir.
- Gönderi
-
- Ocak 2, 2022: 2:53 pm
Geçmişte suyun lezzeti, tadı ve sertliğinin azlığı suyun kaliteli, sağlıklı ve temiz olduğu hakkında yeterli sayılırdı. Fakat zamanla olanaklar arttıkça bu özelliklerin temiz ve sağlıklı su hakkında yeterince güvence sağlamadığı anlaşıldı. Suların kullanıcıya ulaşmadan önce zararlı olabilecek her türlü etkenden kurtarılması gerektiğinin anlaşılması ile suların arıtma işlemi ayrı bir uğraşı alanı olarak ortaya çıkmıştır.
Topluma temiz ve güvenilir içme suyu sağlanabilmesi için uygun yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, su kaynaklarının korunması, suyun uygun şekilde arıtılması/işlenmesi ve güvenli bir şebeke sistemi ile kullanıcıların musluğuna ulaştırılması gerekir.Yasal düzenlemeler tüm bu aşamaların düzenli bir şekilde yürütülebilmesi ve kontrolü için kaçınılmazdır. Temiz ve güvenilir içme ve kullanma suyu sağlamaya yönelik yasal düzenlemeler uygulama ve kontrolde son derece sıkı, bilimsel gelişmelere uygunluk konusunda ise bir o kadar açık ve kolay güncellenebilir olmalıdır.
Su kaynaklarının korunması kavramı; içme ve kullanma suyu kaynağı olarak kullanılacak tüm yüzeyel veya yer altı ham su kaynaklarının korunmasını kapsar. Her yağmur damlası ve kar tanesi buharlaşmadığı sürece bir şekilde yeryüzündeki yüzeyel veya yer altı su kaynaklarına ulaşacaktır. Bu su kaynakları yerkürenin topografik özelliklerden dolayı belirli alanlarda toplanmaktadır ki bu alanlara su havzaları adı verilir. Bu nedenle su kaynaklarının korunması yerine su havzalarının korunması ifadesi de sıklıkla kullanılır. Su havzalarının korunmasının önemi gün geçtikçe artmaktadır ve su havzaları yönetim sistemleri yaygın olarak uygulanmaktadır. Su havzası yönetimi su kaynaklarını kirleticilerden korumanın yanı sıra mevcut su kaynağının devamlılığı için gerekli besleme yöntemlerini ve tüm bölgedeki arazi kullanım düzenlemelerini de kapsar ve sonuçta içme suyu arıtma işlemlerinin en aza indirilmesini sağlar. Yapılan araştırmalar su kaynaklarının korunmasının, sulardaki kontamine maddeleri arıtmaktan 30-40 kat (bazı yerleşim birimleri için 200 kat) daha düşük maliyetle gerçekleştirilebileceğini ortaya koymaktadır. Su kaynaklarının kontaminasyonu sonucu ortaya çıkacak maliyet artışına dahil edilebilecek çok sayıda madde üzerinde durulurken (arıtma maliyetinin artışı, teknolojik imkanların geliştirilmesi, daha uzak ve zor ulaşılabilir su kaynaklarını kullanma zorunluluğu gibi) maliyetinin hesaplaması çok zor olan toplumun sağlık düzeyinde gerileme ve içme suyu kalitesinde düşme gibi sorunlar da göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle su havzası yönetimi maliyet etkinliği son derece yüksek ve süreklilik gerektiren uygulamalardır (3, 4).
Genel bir ifade ile her gün ham sular işlenerek insanların kullanımına hazır hale getirilmektedir. Bazı özel kullanım alanları hariç sular; renk, koku, mikroorganizma ve kimyasal maddeler yönünden dünya genelinde kabul görmüş içme ve kullanma suyu kriterlerine uyumlu hale getirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu çalışmalar içme suyu arıtma işlemleri olarak adlandırılır. İçme suyu arıtımı; Amerikan Mühendislik Akademisi tarafından 20 yy.da insanın yaşam kalitesini arttıran beş büyük gelişmeden birisi olarak kabul edilmiştir (5).
Su kaynaklarının işlenerek içilmeye hazır hale getirilmesinde çeşitli yöntemler kullanılmakla birlikte, temel prensipler aynıdır. Kullanılacak yöntem belirlenirken suyun kalitesi, bulanıklığı (partikül miktarı), su sıcaklığı, pH düzeyi ve suda bulunan patojen mikroorganizmaların türü dikkate alınmalıdır. Yüzeyel sular için uygulanan genel su arıtma işleminin aşamaları şu şekilde özetlenebilir (Şekil 2): (a) flokülasyon (veya koagülasyon); suya şap (alüminyum sülfat) veya metal tuzları ilave edilerek sudaki partiküllerin bir araya gelmesi sağlanır, (b) sedimentasyon; ilk aşama sonunda bir araya gelen parçacıkların yer çekiminin etkisi ile suyun içinde bulunduğu tankın dibine çökmesi işlemidir (bu ilk iki işlem arıtma sonunda oluşabilecek dezenfeksiyon yan ürünlerinin miktarını da azaltır), (c) filtrasyon; yavaş veya hızlı kum filtreleri ile veya aktif kömür filtreler ile sedimentasyon sonucunda halen uzaklaştırılamayan katı partiküller sudan uzaklaştırılır, (d) dezenfeksiyon; sudaki mikroorganizmaları etkisiz hale getirmek için uygulanan işlemlerdir. Ayrıca arıtılan suya, dağıtım sistemine verilmeden önce rezidüel koruma için klor veya kloramin ilave edilir (Rezidüel koruma; su sisteme verildikten sonraki mikrobiyolojik bulaşmalar sonucu suya geçebilecek mikroorganizmaların üremesinin engellenmesi için suda dezenfektan madde bulundurulmasıdır). Bunun yanı sıra dağıtım sistemi içerisinde belirli aşamalarda (depolama gibi) yeniden klorlama gerekebilir. Yer altı sularının arıtılmasında yine aynı işlemler uygulanır ancak özellikle kontamine madde miktarı ve dolayısı ile bulanıklık doğal nedenlerden dolayı daha az olacağından kullanılacak malzeme azalacak ve suyun işlenme süresi kısalacaktır (6).
Su arıtım işlemlerini takip eden depolama ve dağıtım (şebeke sistemi) aşamalarında da sular her türlü kontaminasyondan özellikle de mikrobiyolojik kontaminasyondan korunmalıdır. Dışarıdan gelebilecek mikroorganizmaların yanı sıra su depoları ve dağıtım borularının içerisinde de sıklıkla biyofilm adı verilen mikroorganizmalardan oluşan çok ince bir tabaka gelişir. Arıtılmış suyu tüm bu mikrobiyolojik kontaminasyon kaynaklarından korumak için kullanılan en etkili yöntem dağıtım öncesi klorlamadır. Klorlama dışında henüz etkinliği ispatlanmış bir rezidüel koruma yöntemi mevcut değildir (3). Özellikle su dağıtım şebekesinin bütünlüğünün tam olarak sağlanamadığı ve şebekeden su kaçaklarının mevcut olduğu bölge ve ülkelerde klorlama hayati öneme sahiptir.
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.